Bugün,"Eskiçağ ve Grek Uygarlığı Siyasi ve Sosyal Tarihi’" isimli bir ders için, Grek dini hakkında yazmış olduğum makalenin ufak bir
kısmını paylaşmayı uygun buldum. Grek dini/mitolojisi diyince akla gelen
olguları ve inanışları anlamlandırmaya geçmeden, önce onu meydana getiren iki
büyük ozana değinmek gereklidir: Homeros ve Hesiodos…
Herodotos "Tarih" isimli eserinde, Homeros ve Hesiodos
için; "Onlar benden dört yüzyıl önce yaşadılar." demektedir. Heredotos İ.Ö.450
yıllarında yaşamış olduğuna göre iki ozanın yaşamı yaklaşık olarak
İ.Ö.9.yüzyıllara tarihlendirilebilir. Fakat Herodotos’un, iki ozanın çağdaş
olduğunu söylemesi günümüzde modası geçmiş ve kabul edilebilirlikten uzak bir
tez durumundadır. Günümüz bilginleri Hesiodos’un Homeros’tan yaklaşık üç yüzyıl
sonra yaşamış olduğunu ileri sürmektedirler… 30 bin dizelik iki destanı, tek
kişinin yazamayacak olması düşüncesinden beslenen; Homeros diye bir kişinin
olmadığı fikri uzun yıllar boyunca tartışıla gelmiş bir konu olmuştur. Bu
süreçte Homeros’un realitesi tıpkı Sheakespare için yapıldığı gibi sıklıkla
sorgulanır olmuş ve Troya Savaş'ından itibaren süre gelen destansı anlatımların
‘’herhangi birisi’’ tarafından derlenmiş olma ihtimali veya birçok ozanın eserinin
Homeros ismi altında toplanmış olabileceği ihtimali üzerinde yoğunlaşılmıştır. Bunları
göz ardı ederek, Homeros’un günümüzde kabul edilen kişiliği hakkındaki bilgilere
geçebiliriz… Ülkemizde Eski Yunan dili ve kültürü denilince ilk akla gelen kişilerden
olan Azra Erhat -Kendisi Homeros ve Hesiodos destanlarının da
çevirmenlerindendir- Homeros’un kişiliği hakkında bize İ.S.5.yüzyılda Proklos’un
yazmış olduğu ‘’Edebiyat üzerine bir el kitabı’’ eserini kaynak
göstermektedir.*
Proklos’a göre; ‘’Babasının adı Maion’muş, Meles Irmağı
kıyılarında doğmuş da onun için Melesigenes denmiş ona, ama sonra tutsak olarak
Khioslular'a verildiğinden dolayı ona Homeros adını takmışlar.’’ Yani Proklos’a göre
Homeros’un isminin anlamı tutsak anlamına gelen "Homeria" dan türemiş bir
isimdir. Proklos’un Homeros’un memleketi hakkındaki tezi de, eski Yunanca'nın
Aiol ve İon lehçelerinin hakim olduğu eserlerine bakınca bu iki coğrafyanın
kesişimi olan Smyrna (günümüzde İzmir) doğumlu olduğunu destekler biçimdedir. (Anakara Yunanistan’dan Anadolu’nun batı kıyılarına göçen Hellen halkı burada
Aiol,İon,Karia,Lykia gibi coğrafi bölgeler oluşturmuş ve kendi aralarında kent
devletleri birlikleri oluşturdukları bilinmektedir. Aiol ve İon sınırında olan
Smyrna kentinin siyasi anlamda bu iki bölge arasında gidip geldiği ve
kültürününde her ikisinden etkilendiği görülmektedir.) Sözlü geleneğin ürünü
olan bu destanlara yazılı olarak ilk atıf İ.Ö.720 yılına tarihlenen, 1955
yılında Napoli körfezinde bulunan bir kupanın üzerinde bulunmuş, Kupada
Homeros’un hem İlyada hem de Odysseia destanlarında adı sıklıkla geçen Nestor’a
atıfta bulunulmuştur.
Metinlerin ne zaman bir düzene sokulup yazılı hale
getirildiği tartışma konusu ise de bu konuda Romalı yazar ve hatip Cicero’nun
görüşü benimsenmiş durumdadır. Cicero şöyle diyor: "Önce karmakarışık halde
olan Homeros metinlerini ilk düzenleyen ve elimizde bulundukları biçimde
meydana getiren kişi Peisistratos’tur" Tiran Peisistratos İonya’dan metinleri
getirip yazıcılara Aiol ve İon lehçesinde yazılmış olan destanları Attika
leçesine çevirtip düzenletmiştir.(İ.Ö.560) Bu esnada eserlerin Atina lehine
sansürlenmiş olduğuda da sıklıkla dile getirilir. Destanlar modern anlamda ilk
kez 1488 tarihinde Floronsa kentinde basılmıştır.**
Homeros’un İlyada ve Odysseia eserleri ile birlikte Yunan
dininin temelini oluşturan diğer iki eser; Tanrıların doğuşu (Theohania) ile
İşler ve Günler’dir. Bu iki eserin yazarı Hesiodos her ne kadar Homeros ile
kıyaslanmaktan ve bunun sonucunda yerilmekten kurtulamasa da, bağımsız olarak
düşünüldüğü taktirde epik türüne anlatım olarak, Yunan dinine ise efsaneler
bazında katkıları büyüktür. Tanrıların doğuşu ve Pandora gibi efsaneleri
Hesiodos’tan dinleyebilmekteyiz.
Hesiodos aynı zamanda nesnel deyiş koşulları ile anlatılan
destanlardan sonra,kendi görüş inanış ve yaşantasını eserlerinde dile
getirmesi, yazın tarih açısından çok önemli bir yere sahiptir. Örneğin Hesiodos,
babasının Aiol kenti olan Kyme’den göç edererek Boiotia’ya gitmesini kendisi
kardeşine seslenerek anlatmakta bunun sayesinde hem kendi hayatına dair hem de dönemde
gerçekleşen göçlere dair ip ucu vermektedir. Hesiodos, Homeros’tan farklı olarak,
Tanrı ve soylu insanlara eserlerinde yer verdiği kadar, günlük sıkıntıları olan
sıradan antik insanı da ele alıp işlemiş bu yönüyle Homeros’un "elitist" üslubundan
ayrı bir anlatım seçmiştir. Bu iki ozanın kıyaslanmasından çıkacak sonuç
faydasız bir durum olacağı için ikisinin eserlerinin bir harman olarak Grek
dinini oluşturan ana unsurlar olduğu akıldan çıkarılmaması gereken esas durum
olduğu bilinmelidir. Antik çağ Grek toplumunda yaşayan insanın din algısını
değerledirmeye bu bilgiler dahilinde başlamak daha faydalı bir sonuç
verecektir.
Dipnotlar:
*(Hom.İll.çev.A.Erhat-A.Kadir,Can yay. İstanbul 1984 sf:14)
**Pierre Vidal-Naquet, Homeros’un Dünyası,çev.Devrim
Çetinkasap,İş Bankası Kültür yay.İst.2012,sf:9
Bibliyografya( Makalenin sadece bu kısmı için kullanılan):
Homeros,İllyada, A.Erhat-A.Kadir,Can yay. İstanbul 1984
Hesiodos,Thegonia-İşler ve Günler,çev.A.Erhat-S.Eyüpoğlu,TTK,
Ankara 1991
Herodotos,Tarih,çev.M.Ökmen,İş Bankası Kültür yay.İstanbul 2002
Pierre Vidal-Naquet, Homeros’un Dünyası,çev.Devrim
Çetinkasap,İş Bankası Kültür yay.İst.2012
Bülent İplikçioğlu,Eski Batı Tarihi I ,TTK,Ankara,1997
Sevgiler
Historian
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder