7 Mayıs 2018 Pazartesi

Nisan Ayında Okuduklarım


Merhaba, mayıs ayının ilk pazartesinde konumuz bu ay da yine kitap.İsterseniz bir an önce neler okumuşum bakalım.

'Dişi Kedi', Colette’in Fransız ve dünya edebiyatının önde gelen romanlarından biri. Bu okuduğum ikinci; erkek-kadın-kedi üçgeninde geçen kıskançlık konulu kitap. Bir önceki ise Tanizaki’nin “Bir kedi, bir adam, iki kadın” kitabı idi. Kitapta Saha isimli bir dişi kedi ,Camille ve Alain arasında anlaşmazlığın sebebidir, Alain’in kedisi Saha’ya olan düşkünlüğü zamanla Camille için bir problem teşkil eder ve kediyi kendisine rakip olarak görmeye başlar ardından bir takım olaylar yaşanır ve Alain bir tercih yapmak zorunda kalır, bu noktada ufak bir parantez açmam gerek; kitabın çevirmeni Azra Erhat, Yunan klasiklerinden Homeros’un ve Heseidos’un destanlarını A.Kadir ve S.Eyüpoğlu ile Türkçe'ye en yetkin şekilde kazandıran aydınlardandır, saydığım destanlar Türkçe okunacaksa mutlaka Azra Erhat’ın çevirisinden okunması gereken destanlardır, yine bu tür başka dillerdeki çevirileri de tereddüt etmeden okunabilir... 

'Şeyler', Georges Perec imzalı. 60’lı yıllarda öğrencilerin Fransa’daki yaşamını ve bohem hayatını konu alıyor. Jerome ve Sylvie anketörlük yaparak, gezerek ve eğlenerek günlerini geçiriyorlar ve sonra Tunus’a gidecek öğretmenler arandığını duyuran bir ilanı görünce başvurup Tunus’a gidiyorlar hayatları tamamen farklılaşıyor, sakin, karmaşadan uzak ve düzenli bir hayat yaşamaya başlıyorlar ama bu durumda onları bir süre sıkıyor ve içine düştükleri mutsuzluktan kurtulmanın çaresinin Fransa’ya dönmek olduğuna karar veriyorlar. İnsanın mutlu olmak İçin hep başka şartlara sahip olmak istemesi yanılgısı üzerine kurulu bence. Hoş bir kitaptı... 

'Doğa Tarihi', Hakan Bıçakçı’nın okuduğum ilk kitabı oldu, kitabın ana karakterinin ismi Doğa, kitabın ismi de zaten karakterin bir kaç yıldaki yaşadıkları, inişli çıkışlı hayatını anlatıyor. İstanbul’da büyük bir plazada çalışan Doğa ile modern insanın arzuları, beğenilme takıntısını ve kitabın arkasında yazdığı gibi, Plaza-site-alışveriş merkezi üçkeninde sıkışmış hayatları anlatıyor, ve bir hayatın nasıl trajediye dönüşebileceğini. Etkileyici idi... 

'Okul Sıkıntısı', Daniel Pennac’ın otobiyografik romanı, kendisi kötü bir öğrencilik yaşamış olan Pennac’ın kendi gözünden okula ve eğitime bakışını anlatıyor. Okumasam da olur dediğim kitapların üzerinde fazla durmuyorum... 

Palto, Gogol’un uzun öyküsü, çoğumuz duymuştur; “Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık” diyen Dostoyevski’nin sözünü. Gogol’un ironi dolu dili, hem zevkli hem de fazlasıyla eleştirel. Bu kısa kitabı bir oturuşta bitirip eğlenceli bir zaman geçirebilirsiniz... 

'Ölüm Terbiyesi', Zeynep Sayın’a ait. Devlet ve toplum ilişkisinde cezaları, şiddeti ve ölümü anlatan bir kitap, entelektüelite olarak iyi fakat anlatmak istediğini maalesef çok da iyi aktaramayan, konunun fazlaca dağıtıldığı bir kitap olmuş... 

'İnsanlığımı Yitirirken', Japon edebiyatından; Osamu Dazai’nin bu kitabında karekterin yaşamı çocukluğundan itibaren yalın bir anlatı ile verilmiş. Çocukluğundaki yalnızlığı, gençliğinde ailesinden uzaklaşışı, ve yetişkinliğinde yaşadığı varoluşsal sıkıntıları ele alıyor. İsmi ile paralel yani bir yitişin hikayesi, insana kendi hayatını daha iyi yaşaması gerektiğini de hatırlatıyor aynı zamanda...

Yine bir Japon kitabı 'İtiraflar', Kanae Minato’nun gerilim romanı, ufak kızı havuzda ölü bulunan bir ortaokul öğretmeninin, kızının katillerinin kendi sınıfından olduğunu söylemesi ile başlayan ve iki öğrencisinden intikam alması ile devam eden bir kitap. Gerçekten çok beğendim, tavsiye ederim... 

Bu ay favorim olan bir diğer kitap ise, 'Körler Ülkesi', H.G Wells imzalı. Dış dünyadan kopmuş ve sakinlerinin tamamen kör olduğu bir kabilenin yaşadığı yere gelen gören birinin yaşadıklarını anlatıyor. Öyle ki görme kavramını bile bilmeyen bu insanlar, görmek, göz vs gibi terimleri de bilmiyorlar ve buraya gelen gören adamın bahsettiği bu şeyler yüzünden onu aklı başında olmamasına yoruyorlar. Karakterimiz Körler ülkesinde tek gözü gören kral olur deyimini hatırlıyor ama hiç de söze uyan bir şekilde davranıp karşısındaki insanları ikna edemiyor veye boyunduruğa alamıyor tam tersine yarım akıllı muamelesi görüyor. Körlük elbette bir metafor olarak kullanılmış bu kitapta, 50 sayfalık dev bir kitap bence... 

'Kitap', Réne Belletto’nun eseri , gizem türünde diyebiliriz, kimden geldiği bilinmeyen bir kitap, yine kimin yazdığı belli olmayan bir kitabın tuhaf hikayesi ve bir arayış üzerine. Sürpriz sonlu... Fena değildi. 

Nisan ayını dört Fransız , ikişer Japon ve Türk ile bir İngiliz edebiyatı ile bitirmiş ve yaklaşık 1500 sayfa yol kat etmişim. Sayfa sayısı düşük olsa da yüzde 80 sevdiğim ve nitelikli kitaplar okuduğum İçin kendimi ilerlemiş olarak varsayabilirim. Bakalım Mayıs ne olacak. 

Sevgiler
Historian

30 Nisan 2018 Pazartesi

MONTBLANC Petit Prince Red Fox Mürekkep İncelemesi


Herkese, nisanın son gününden merhaba. Geçen haftanın yazısını okuyanlar bilecektir ki başrolde bir mürekkep vardı, o sebeple bugün normalde mürekkep yazmayı düşünmüyordum lakin yeni çıkmış ürünleri de yazıp sizlerle paylaşmadan bir kenara koymayı pek istemiyorum ve sabırsızlıkla hemen birkaç kelime etmek istiyorum, yine öyle bir durumdayız ve yeni bir mürekkep ile birlikteyiz. 

Montblanc Petit Prince Red Fox. Montblanc’ın mavi, gri, siyah renklerine nazaran sıcak renkleri daha az derken peş peşe çıkan kırmızı ve turuncular bu alandaki açığın kapanmasını sağladı. 


Yeni renk biraz da bakır tonlarına kaçan kırmızı ve turuncu arasında bir renk, yani isminin hakkını vermiş diyebiliriz. 


Noodler’s Ink markasında da Fox Red isimli bir mürekkep mevcut fakat o daha turuncu. Alternatifi olarak ben Diamine Ancient Copper’ı tavsiye edebilirim, yakın renkler. Kuruma süresi ise yine oldukça iyi, 9-10 saniye civarında. 


Mürekkebi denemede M800 Burnt Orange EF uçlu kalemi kullandım, gayet iyi anlaştılar.Lafı fazla uzatmadan, iyi bir hafta ve hayırlı kandiller dilerim.

Sevgiler
Historian

23 Nisan 2018 Pazartesi

STEELPEN ICE Turkuaz Dolma Kalem Ve MONTEGRAPPA TURKUAZ Mürekkep İncelemesi


Bir hafta aranın ardından kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bugün yazımızda bir kalem ve mürekkep ikilisi var; Steelpen Ice ve Montegrappa Turkuaz. 


Ankara’da Montblanc mağazasına defalarca gitmiş olmamıza rağmen hemen yanındaki Rotap’a daha önce hiç uğramamıştık, geçen hafta uğrayıp neler varmış diye bir baktık gitmişken bir şişe de mürekkep aldık. Esas iş kolu saat olduğu için kalem olayı biraz zayıf kalmış, mürekkepte de maalesef seçenek çok az idi, gelir mi diye sorduk gelmez dendi, ama yine de gidip görmek isteyenler Arjantin Caddesi'ndeki mağazalarına bakabilirler. 


Turkuaz renkli mürekkep, daha çok mavi-yeşil tonlarında. Son yıllarda aynı tonlara sahip mürekkepleri GVFC, Pelikan gibi markalar da çıkardı. Yine Diamine renklerinde de yakın renkler mevcut yani aman aman bir iş ortaya koymamışlar, gerçi böyle bir iddaları da yok sanırım zaten daha çok kalem üzerinden gidiyorlar. Görüldüğü üzere pek gölgelenmesi olmayan fakat çok hızlı kuruya bir mürekkep, o anlamda tercih sebebi olabilir, bu tarz bir arayış içinde olanlara öneririm. 


Gelelim kaleme, bu sefer kaleme göre mürekkebi değil mürekkebe göre kalemi seçtim, Steelpen çok da uzak olmayan bir zamanda yeni seri kalemler çıkardı, Pearl, Ice gibi. Elimdeki kalem Ice serisinden, modelin farklı renkleri de mevcut kırmızı, turuncu, beyaz gibi gövde şeffaf, uçları da renkli ve iridium point , uç seçeneği bulunmuyor standart olarak M uçlu. 


Esneme payı yok oldukça sert ama yazım kalitesi güzel, yaklaşık olarak 10 sayfa gibi bir yazı yazdım ve herhangi istenmeyen bir durum yaşamadım. Özellikle başlangıç kalemi olarak çok çok uygun, Lamy ile arasında 100 lira gibi bir fark olması sebebiyle, tercih için daha ön planda tutulabilir ilk etapta, ben boş Avrupa tipi kısa bir kartuşu doldurup öyle kullandım ikiliyi ve ikisinin iyi anlaştığını düşünüyorum. 

Tek olumsuz eleştiri getireceğim nokta klik sistemli kapanan kapağın biraz zayıf tutması, daha muntazam geçmesi iyi olurdu ama kendiliğinden açılacak kadar da zayıf değil tabi. 

Bugünlük yazımızın sonuna geldik, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramımız kutlu olsun.


Sevgiler

Historian

9 Nisan 2018 Pazartesi

PENTEL Rulo Kalem Kılıfı İncelemesi


Herkese yeni bir haftadan merhabalar, bugün konumuz bir kalemlik, daha çok kaliteli versatil kalemleri ve uçları ile tanıdığımız Pentel'in, deri rulo kalem kalıfı. 


Rulo kalemlikler çantada az yer kaplaması, taşıma kolaylığı ve daha bir çok açıdan kullanışlılığı sebebiyle çok tercih edilen bir kalemlik stili. Çeşitli ihtiyaçlara yönelik olarak da üretilen rulo kılıflar, kara kalem veya hat malzemeleri ile fırçalara kadar bir çok ürünü taşımamıza yardımcı oluyor. 


Pentel de günlük hayatta hem farklı türden kalemleri içine alabilen dizaynı ile hem de malzeme olarak kaliteli bir deri kullanmasıyla çok şık bir ürün yaparak güzel bir kalemlik seçeneği sunmuş bulunuyor. 7 bölümü birbirinden dikişler ile ayrılan kılıfın her bölümü aynı genişlikte değil, farklı kalemleri kullanmaya imkan veren, farklı boyutlarda, göreceli olarak daha geniş olan kısımda kalın kalemlerinizi muhafaza etme şansı sunuyor, misalen fotoğrafta bir bölümde Pelikan m800, diğer bölümde de Lamy Safari ve m400 gibi kalemler var, fakat bir kurşun kalem için de rahatça kullanabileceğiniz bölümler de mevcut, bu arada malzemeden kaynaklı olarak esneme durumu da kişiye opsiyonel bir kullanım sunabiliyor. 


İçini doldurduğunuz kadar 3 bölümden oluşan kapatma kayışını da ayarlayabiliyor kalemliğinizi rahatça rulo yapabiliyorsunuz. Kılıfın başka renk seçeneği yok diye biliyorum, siyah zaten gayet şık olduğu için bu durum benim açımdan bir sorun değil. Kendisine güzel bir kılıf isteyenlere tavsiye edebileceğim kaliteli bir ürün.

Sevgiler
Historian

2 Nisan 2018 Pazartesi

Mart Ayında Okuduklarım


Bugün nisan ayının ilk pazartesisi olma sebebiyle konumuz kitap, hiç vakit kaybetmeden fotoğraftaki kitaplar hakkında bir kaç kelam etmeye başlıyayım. 

'Bilgiyle Sohbet'; Prof.Dr.A.M.Celâl Şengör, çoğumuzun aşina olduğu bir bilim insanı olarak fazlasıyla üretken bir yazar, kendisi uluslararası düzeyde tanınmış olan hocanın birçok şeref payesi ve ödülü de bulunmakta, burada anlatmakla bitmez. Kendisi, çoğunluğunu 90’lı yıllarda 'Cumhuriyet Bilim Teknik' dergisinde yazmış olduğu yazıları bu kitapta derleyerek okuyucuya sunmuş, 700 sayfayı aşkın bu makaleler toplamı birçok konuya parmak basıyor, ben mart ayı içerisinde kendisini başucu kitabı yapıp, geceleri 2-3 makalesini okuyarak bütün bir aya yayarak tadını çıkardım kitabın, tavsiye ederim, tam bir bilim kitabı. 

'Fikirler İçin Ölmek'; Costica Bradatan imzalı bir kitap yazar, Sokrates, Hypatia, Thomas More gibi öldürülen veya ölüme mahkum edilen filozofların yaşadılarından yola çıkarak onların hayata bakışlarını ve onlara dayatılan zorbalıklara karşı duruşlarını ele alıyor aynı zamanda burdan da tümevarımsal çıkarımlarla okuyucunun kendi hayatını sorgulamasını amaçlıyor, farklı bakış açıları kazandırması ve öğretici olması açısından beğendiğim ve tavsiye edebileceğim bir kitap oldu diyebilirim.

'29 Numaralı Koltuğun Hikayesi' ve 'Fransız Akademisi’ne Kabul Konuşması' kitapları her ikisi de Amin Maalouf kaleminden çıkma ve her ikisi de bağlantılı, Amin Maalouf eserlerinde tarihi ve araştırmacı bakış açısını çok iyi kullanan bir yazar, kendisi 2012 yılında Fransız Akademisi’nin boşalan 29. Koltuğuna seçiliyor, kabul konuşması ve ona ithafen verilen cevap bir kitap haline getirilirken, Maalouf, oturduğu koltuğa daha evvel oturan kişilerin hayatları temelinde Fransız tarihine bir bakış atarak aynı zamanda tarihi bir inceleme sunuyor. Belirtmem lazım ki yüzyıllar önce Fransız elitinin kendi aralarında biraraya gelip ettikler sohbetlerin kurumsallaşması ile Akademi haline gelen kurumun üyeleri koltuklarına hayat boyu seçilmekteler. Biraz spesifik bir konu olsa da , peş peşe okunulmasını tavsiye edeceğim iki kitap oldu... 

Sıradaki üç kitap, aynı zamanda koleksiyonunu yaptığımız İş Bankası Modern Klasikler serisinin 110-111 ve 113 numaralı kitapları, üçünden aynı anda bahsediyor oluşumunun sebebi hem peşpeşe çıkmaları hemde benim geçen hafta üçünü aynı gün okumamdan kaynaklı. Leo Perutz’un okuduğum ilk kitabı olan 'Leonardo’nun Yahudası' , Da Vinci zamanında geçiyor ve ressamın son akşam yemeği tablosunu yaparken, Hz.İsa’ya ihanet eden havari Yahuda’nın tasviri konusunda tıkanması ile paralel zamanda yaşananları ve yahudayı tasvir edebileceği kadar kötü niyetli birini bulmasıyla resmi tamamlaması sırasında yaşanan birtakım olayları romanlaştırmış bir kitap. Gerçekten etkiyeci bir kitaptı. Hiç düşünmeden tavsiye ederim.Jack London’un Beyaz diş, Vahşetin çağrısı, Martin Eden gibi kitaplarını okuduktan sonra, 'Bir Kuzey Macerası', oldukça kısa ve hafif kaldı açıkçası, gerçi yine arka planda bir doğa tasviri, Mackenzie Irmağı vs derken aynı atmosfer, bu sefer Yerli Halk ve Beyazlar arasındaki mücadelenin, bir aşk hikayesi ile harmanlanarak anlatıldığı bir kitap ile karşımıza çıkıyor London, alıştığımız seviyenin altında desem, umarım yanlış anlamaz:) 'Zacharius Usta’da Jules Verne, İsviçre’de bir saat ustasının kibrini anlatıyor. Bölgenin en tanınan saat ustalarından Zacharius’un yaptığı kusursuz saatler, bir süre sonra müşterileri tarafından geri gönderilmeye başlıyor, görünüşte hiçbir sorunu olmayan bu saatler, Zacharius Usta'nın adının lekelenmesine sebep olduğu gibi esas olarak, kibirin yıkıcılığına vurgu yapıyor ve bir trajediyi bizlere anlatıyor. 

'Felaketzedeler Evi'; yazarının şizofren tedavisi için kaldığının benzeri bir bakımevi ortamında geçiyormuş, Kübalı yazarın, Latin Amerika edebiyatının karakteristik bir takım özelliklerini barındıran bu kitabı zaten sonra kendi ülkesinin edebiyat klasikleri arasına girmiş, maalesef kendisi de 47 yaşında hayata veda etmiş. İspanyol dilinin edebiyatını sevenler için tavsiye edebilirim. 

'Bir Kedi, Bir adam, İki Kadın' ; Japon edebiyatına ait, klasik bir Japon edebiyatı ürünü olan kitap gibi az olaylı, durağan fakat insanı derinden , yavaş yavaş etkileyen bir kitap. Kedisi olan bir adamla (Şazo) yaşayan kadının; biraz da adamın eski eşinin sebep olmasıyla kediyi kıskanması ve Kedi (Lili) ekseninde dönen ilişki çemberi anlatılıyor, az ve öz olmasıyla yine tavsiye edebilirim, Japon edebiyatı ayrı bir üslup ile hemen farkedilir olup insanı etkilemesi açısından gerçekten çok başarılı. 

'Tebrikler Kovuldunuz'; Sosyal medyada görüp, videolarını beğendiğim Kaan Sekban’a ait. Kendisi bir bankanın genel merkezinde çalışıyorken istifa edip sahne sanatları konusunda yoluna devam etmeye karar veriyor, işten ayrılmadan evvel Amerika’da oyunculuk eğitimi alıp sonrasında da Türkiye’de bir takım organizasyonlarda yer almak İçin mücadele etse de işler istediği gibi gitmiyor ve evinde sosyal medyadan canlı komedi programları yapmaya başlıyor ve bu zamanlar geniş bir kitleye hitap etmeye başlıyor, kendisi bu süreçte yaşadıklarını çok akıcı bir üslup ile anlatmış, şuan da zaten sürekli olarak farklı şehirlerde showlar düzenlemeye devam ediyor. Çok eğlenceli bir insan. 

'Faydacılık'; 19.yy da yaşamış John Stuart Mill imzalı bir kitap, faydayı ya da en yüksek mutluluk ilkesini ahlakın temeli olarak kabul eden öğretiyi, hem birey hem de bireyin devlet ile olan ilişkisi kapsamında değerlendiriyor, okurken sık sık altını çizdiğim yerleri olan bu kitabı ve Alfa Yayınları'nın aynı serideki diğer kitaplarını şiddetle tavsiye ederim. 

Son olarak “Gülme” kitabında Henri Bergson, insanı hayvandan ayıran bu eylemin üzerinde çok az durulduğunu söylediği kitapta, gülme eylemimin hangi koşullarda nasıl ortaya çıktığını irdeleyen bir kitap yazmış, kendisinin Nobelli olduğunu da atlamak istemem...

Netice itibari ile 12 kitap, 2500 sayfayı aşan ve genelde de beğendiğim bir okuma takvimi ile nisan ayını umutla karşılıyorum, hepimiz için iyi bir bahar olsun...

P.S.: Mini çekilişiminizin talihlisi Sayın; Oktay Özcengiz oldu.Web Sürümündeki Bana Ulaşın sekmesinden adres ve telefon bilgilerinizi gönderebilirsiniz.

Sevgiler
Historian

26 Mart 2018 Pazartesi

DİAMİNE Earl Grey Mürekkep İncelemesi Ve Mini ÇEKİLİŞ


Merhabalar, bugün Diamine Earl Grey mürekkebi ele alıyoruz.  


Earl Grey rengi Diamine standart renk skalası içinde yer almayan, internette reddit sitesindeki dolma kalem grubu tarafından oylama ile rengine ve ismine karar verilmiş bir mürekkep o sebeple ingilizce kaynakları takip etmeyenler için duyulmamış olması gayet normal.


Earl Grey diyince aklımıza çay, çay rengi, kahve tonları filan gibi unsurlar gelse de mürekkep koyu gri bir renk, görüldüğü üzere ince kalemle yazıldığı taktirde siyaha çok yakın. 

Kuruma süresi biraz uzun 25 saniye civarında, bu günlük kullanım için bir dezavantaj fakat kuruyan mürekkebin dağılma yapmaması, sıcakların yaklaştığı göz önüne alınırsa avantaj olarak sayılabilir. Diamine kullananlar elbette karşılaşmışlardır, özellikle sıcak havalarda veya ellerimizin nemli olduğu başka bir vakit, yazdığımız yazıya dokunduğumuzda mürekkep dağılma yapar, Red Dragon, Majestik Blue gibi mürekkeplerde bunu maalesef daha fazla görürüz ama bu mürekkep için böyle istenmeyen bir durum yok. 


Rengin gölgelenmesi pek fazla değil yarı gölgeli diyebiliriz. Fotoğraflarda zaten fazla söze gerek bırakmıyor. Gri-siyah sevenler için iyi bir tercih olabilir ama kuruma süresini unutmamak lazım.


Sıra geldi mini çekilişimize, geçen yazımda takipçi sayısının 500'ü geçmesi nedeniyle çekiliş olacağının sinyallerini vermiştim bugün bu kapsamda mini bir çekiliş yapmayı uygun buldum. 

Çekiliş şartlarını sağlayan 1 kişiye fotoğrafta gördüğünüz bugünkü söz ettiğimiz 1 şişe Diamine Earl Grey 30 ml mürekkep ve 1 adet Schneider Glam Dolma Kalem hediye edeceğim.

Çekiliş Şartları

1- Benim izleyicim olmanız. (Bu şartı sağlamak için sitenin web sürümü görünümünde yazının veya ana sayfanın sağ tarafında ki ''izleyiciler'' panelinde ''Bu siteye katıl'' sekmesine tıklamanız yeterlidir. Mobil uygulamada sayfanın en altında yazan web sürümüne geçmeyi unutmayınız.) Bu şartı yerine getirmediğiniz taktirde maalesef çekiliş listesine dahil olamıyorsunuz. 

2- Bu yazıya  1 Nisan 2018 saat 18.00' a kadar yazıyla ilgili bir yorum bırakmanız

İyi şanslar.


P.S.: Kalemi merak edenler için; farklı bir yazı serisinde kendisine yer vereceğim. Mürekkep rengine uygun olduğunu düşündüğüm ve elimde fazladan bulunduğu için birini hediye etmek istedim.

Sevgiler
Historian




19 Mart 2018 Pazartesi

Rhodia Heritage Book Block Defter İncelemesi

Öncelikle, Pelikan M150 çekilişine güzel yorumları ile katılma inceliği gösteren herkese çok teşekkür ederim. Bu seferki hediye sayın; Yazı Sever’e gitti, tebrik ederim ve iletişim bilgilerini beklediğimi belirtmek isterim. Aramıza yeni katılan okuyucularla birlikte sayımız beşyüzü aşmış bulunmakta, kutlanacak ve yeni bir çekiliş için bahane olacak şeyler her daim var merak etmeyiniz :) 


Gelelim rutin incelemelerimizin bugünkü konuğuna, görüldüğü üzere bugün Rhodia’nın bir defterini ele alıyoruz, bu defterin yakında bir aksilik olmaz ise Türkiye’de bulunur olabileceğini söyleyebilirim, duyumlarım o yönde oldu. 


Rhodia’nın en çok dotpadini kullanıyor olsak da, farklı tarzda defterleri de oldukça güzel ve kullanıcı kitlesi geniş. 


Elimdeki defter rustik görünümlü karton kapağa sahip, cilt sırtı olmayan 160 sayfalık bir defter. 19x25 cm ebatındaki defterimiz krem renkli 90gsm, 80 yapraktan oluşuyor. 


İlk sayfalar (içerik için ayrılmış) çizgili, 


8.sayfadan sonra kareli kısım, sayfa numarası ile başlıyor ve sonuna kadar devam ediyor. 


Rhodia defterlerin kağıt kalitesi malumumuz, yine bir sürpriz yaşatmayıp denemede harika bir performans sergiliyor ve fazla söze gerek bırakmıyor, hem yüzeyde hem de sayfanın arkasında herhangi istenmeyen bir durum söz konusu değil. 



Bana kalırsa defterin en güzel yanı ise dikişli sırtın yapısından dolayı iki tarafa tamamen açılması, bu tip defterler kullanımda kolaylık sağlayan bir durum. Kendisini dört gözle ülkemize bekliyoruz. Şimdi, yeni deftere ne yazsam sorunsalı ile başbaşa kalırken hepinize iyi haftalar diliyorum. 

P.S: Çekiliş için random.org kullanıyorum merak edenler için;


Sevgiler
Historian